2015-2016 ÖĞRETİM YILI
1.YARIYIL
ULUSLARARASI KAMU
HUKUKU FİNAL SINAVI CEVAP ANAHTARI
OLAY (1)
İran'ın en
büyük ikinci şehri Meşhet'te, akşam saatlerinde Suudi Arabistan konsolosluğu
binası önünde toplanan kalabalık, Suudi Arabistan bayrağını indirip binaya taş
ve ateşleyici maddeler fırlatmıştır. Protestocular konsolosluk binasının bir
kısmını ateşe verip camlarını kırmışlardır.
Sonrasında ise Tahran'daki
Suudi Arabistan Büyükelçiliği önünde toplanan eylemciler de elçilik binasını
ateşe vermişler, Suudi Arabistan yönetimi aleyhinde slogan atan eylemcilerden
bazıları elçiliğe girmiştir. Olaylar sebebiyle bölgeye intikal eden güvenlik
güçleri başlangıçta olaya müdahale etmemişler, sonrasında olaya müdahale
ettiklerinde arbede çıkmış ve neticede güvenlik güçleri göstericileri
elçilikten dışarı çıkartmıştır.
Suudi Arabistan
İran’ın güvenlik güçlerinin ve itfaiye görevlilerinin olaylara kastı olarak geç
müdahale ettiklerini savunmaktadır.
1.
Bu olayları
uluslararası hukuk bilginiz çerçevesinde değerlendiriniz! (20)
Diplomasi temsilcilerinin görevle
bulundukları yabancı devlet ülkesinde özel bir statüden yararlanmaları köklü
bir örf ve adete dayanır; Viyana Sözleşmesi mevcut örf ve adeti kodifiye
etmiştir. Diplomatik dokunulmazlıklar arasında kişi dokunulmazlığı, Elçilik
binalarının ve konutların dokunulmazlığı, arşiv ve belgelerin dokunulmazlığı,
haberleşme serbestliği ve gezi serbestliği yer alır.
Uluslararası hukukta 1963 tarihli Viyana Sözleşmesine göre
konsolosluk binalarının dokunulmazlığı vardır. Ancak bu dokunulmazlığı sadece resmi
hizmete ayrılan bölümlere mahsustur ve konutları kapsamaz. Bu dokunulmazlık
çerçevesinde kabul eden devletin konsolosluk binalarının her türlü saldırıya
karşı önlem alma yükümlülüğü vardır.
Bu konsolosluk binalarının dokunulmazlığı uyarınca İran devletinin Suudi
Arabistan konsolosluğunun binasının her türlü saldırıya karşı önlem alma
yükümlülüğü vardır. Ayrıca bu saldırıyı gerçekleştirecek kişileri engellemesi
gerekiyor. Ancak İran devletinin söz konusu yükümlülüğün yerine getirmediği
için protestocular Suudi Arabistan konsolosluğunun binasına taş ve ateşleyici
maddeler fırlatabilirdiler ve konsolosluk binasının bir kısmını ateşe
verebildiler. Buna göre bu olayda İran uluslararası hukuktan kaynaklanan bir
kuralı ihlal etmiştir.
Bununla birlikte Viyana Sözleşmesinin 22.maddesine göre elçilik
binalarının ve konutların dokunulmazlığı vardır. Söz konusu dokunulmazlık iki
yönlü bir yükümlülük getirir:
-
Misyon şefinin rızası olmadan kabul
eden devletin yetkilileri bu binaya giremezler.
-
Her türlü saldırıya, işgale, zarar
verici eyleme karşı koruma yükümlülüğü vardır ve misyonun huzurunun herhangi
bir şekilde bozulmasını veya itibarının kırılmasını önlemek üzere her türlü
tedbir alınmalıdır.
Bu elçilik binalarının ve konutların dokunulmazlığı çerçevesinde
İran’ın Suudi Arabistan elçilik binasını her türlü saldırıya, işgale, zarar
verici eyleme karşı koruma yükümlülüğü vardır ve bunun için her türlü tedbir
alma yükümlülüğü vardır. İran’ın kendisinin Suudi Arabistan elçiliği koruyamaz
ise bu saldırıyı düzenleyecek kişileri engellemesi gerekiyordu. Ancak
olayımızda İran’ın güvenlik güçleri başlangıçta olaya müdahale etmemişler.
Bununla birlikte İran’ın güvenlik güçleri daha önce iki ülke arasındaki yaşanan
gerilimi göz önünde bulundurup bu gibi eylemlerin olma ihtimalini düşünerek Suudi
Arabistan elçilik binasını korumak için her türlü tedbir almış olması
gerekirdi. Ancak olayda İran’ın güvenlik güçleri ne daha önce tedbir almıştır
ne de olaya erken müdahale etmiştir. Dolayısıyla burada yine İran uluslararası
hukuktan kaynaklanan bir kuralı ihlal etmiştir.
2.
Uluslararası
hukukta devletlerin sorumluluğu açısından Suudi Arabistan’ın iddialarını
değerlendiriniz! (20)
Bir devletin uluslararası sorumluluğun
doğması, bir uluslararası yükümlülüğün ihlali, bu ihlalin devlete yüklenmesi ve
uluslararası hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk sebebi
olmaması koşullarına bağlıdır.
Yükümlülüğün kaynağı, uluslararası andlaşma, örf ve adet veya
hukukun genel ilkesi olabilmektedir. Olayımızda yukarıdaki açıkladığımız gibi
İran, Viyana Sözleşmesinin bazı hükümlerini ihlal ederek bir uluslararası
andlaşmadan kaynaklanan ve kabul eden devletinin yükümlülüğü olan elçilik
binalarının ve konsoloslukların dokunulmazlığı ihlal etmiştir. Dolayısıyla
olayda bir uluslararası yükümlülüğün ihlali mevcuttur.
Bununla birlikte söz konusu ihlalin devlete yüklenmesi açısından
iki durum vardır: söz konusu ihlalin ya devlet organlarının fiili ya da devletin
otoritesi altındaki kişi ve kurumların fiili olması gerekiyor. Olayımızda
İran’ın güvenlik güçleri Suudi Arabistan elçilik binasını eylemcilerin
saldırılarına karşı korumak için ne daha önce tedbir almıştır ne de olaya erken
müdahale etmiştir. Uluslararası hukukta gereken önlemin alınmaması devletin
sorumluluğuna yol açabilir. Dolayısıyla söz konusu İran’ın güvenlik güçlerinin fiili
İran’ın yürütme organın fiilidir. Olayda söz konusu ihlal, İran’ın güvenlik
güçlerinin fiilinin olduğu için İran’ın devletine yüklenebilir.
Ayrıca bir devletin uluslararası sorumluluğun doğması için uluslararası
hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk sebebi olmaması
gerekiyor. Olayımızda mağdurun rızası, meşru müdafaa, meşru karşı önlemler,
zorlayıcı neden, tehlike ve zorunluluk hali gibi bir durum söz konusu değildir.
Dolayısıyla uluslararası hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir uygunluk sebebi
mevcut değildir. Bunlara göre olayda İran’ın uluslararası sorumluluğu
doğmuştur.
OLAY (2)
ABD İstanbul Konsolosluğu,
Davacı (D)’nin binasını kiralamış ve iki yılın sonunda binasını geri almıştır.
ABD Konsolosluğu binanın son 3 aylık kira karşılığı olan 30.000 TL’yi
ödememiştir. Davacı (D) bu bedeli tahsil için Türk Mahkemelerinde ABD’ye karşı
alacak davası açmıştır.
3.
Bu olayı
uluslararası hukuk bilginiz çerçevesinde değerlendiriniz! (20)
Uluslararası hukukta
devletlerin yargı bağışıklığı ilkesi uyarınca bir yabancı devlet, başka bir
devletin yargı organınca yargılanamaz ve cebri icraya tabi tutulamaz.
Günümüzde
sınırlı bağışıklık anlayışı güç kazanmıştır ve artık devletin her türlü
işlemleri değil, “egemenlik işlemleri” bağışıklık kapsamına girmektedir.
Egemenlik işlemler ise, devlet organlarının klasik işlevlerini görmek üzere
kamu otoritesini kullanarak yaptıkları işlemlerdir ve sadece bunlar için
bağışıklık söz konusudur. Buna karşılık “özel hukuk işlemleri”, örneğin ticari
faaliyetler gibi devletin genel olarak özel kişiler gibi davranarak
gerçekleştirdiği işlemler bağışıklık kapsamına girmemektedir.
Olayımızda ABD
İstanbul Konsolosluğunun, davacı (D)’nin binasını kiralaması ve binanın son 3
aylık kira karşılığı olan 30.000 TL’yi ödememesi bir özel hukuk işlemidir,
çünkü ABD’nin söz konusu işlemin özel kişiler gibi davranarak gerçekleştiği bir
işlemdir. Yukarıda açıkladığımız gibi sınırlı bağışıklık anlayışı uyarınca
artık devletin her türlü işlemleri değil, “egemenlik işlemleri” devletin yargı
bağışıklık kapsamına girmektedir. Dolayısıyla ABD’nin yaptığı işlemin bir özel
hukuk işlemi olduğu için devletin yargı bağışıklık kapsamına girmemektedir.
Dolayısıyla davacı (D) söz konusu bedeli tahsil için Türk Mahkemelerinde ABD’ye
karşı alacak davası açabilir.
METİN SORULAR I
4.
Türkiye, Lozan
Boğazlar Sözleşmesinin yapıldığı 1923 yılının askeri ve siyasi şartlarında
köklü değişiklikler olduğunu ileri sürerek Montrö Konferansının toplamış ve
Montrö Boğazlar Sözleşmesinin imzalanmasını sağlamıştır. Böylece Boğazlar yeni
bir hukuki rejime kavuşmuştur.
Montrö Konferansının toplanmasını ve yeni bir Boğazlar rejiminin
kabul edilmesini sağlayan Türkiye, andlaşmalar hukuku bakımından hangi ilkeyi
ileri sürmüştür? Şartlarıyla açıklayınız! (20)
Montrö Konferansının toplanmasını ve
yeni bir Boğazlar rejiminin kabul edilmesini sağlayan Türkiye, andlaşmalar
hukukunda REBUS SİC STANTİBUS ilkesini ileri sürmüştür.
Viyana sözleşmesi m.62 uyarınca, andlaşmanın yapıldığı sırada temel
eden koşullarda daha sonra öngörülmeyen bir esaslı değişiklik meydana gelip,
icra edilecek yükümlülükleri köklü biçimde etkilerse andlaşmaya son
verilebilir, hükümler askıya alınabilir veya (uluslararası adalet divanına
göre) andlaşmanın gözden geçirilmesini istenebilir.
Bazı durumlarda REBUS SİC STANTİBUS kuramı öne sürülmez: koşulların
değişmesine bizzet neden olan devlet bu şekilde yükümlülüklerinden kurtulamaz.
Diğer taraftan, sınır andlaşmalarına bu şekilde son verilemeyecektir.
Gerek öğreti, gerek divan içtihadında genel olarak koşullarda
değişiklik durumlarında doğrudan andlaşmaya son verilmeyeceği ve öteki
taraflardan andlaşmanın gözden geçirilmesi, ilgası veya yeni bir andlaşmanın
yapılmasının istenebileceği kabul edilir. Uyuşmazlık halinde ise barışçı çözüm
yollarına başvurulmalıdır.
5.
Diplomatik
himayeyi şartlarıyla birlikte açıklayınız! (20)
Diplomatik himaye, devletin
uyruklarının uluslararası hukukun ihlalinden doğan haklarını üstlenerek
uluslararası alanda başvuruda bulunmasını ifade eder.
Diplomatik himaye kurumunun işletilebilmesinin iki şartı vardır.
Zarar görenin himaye eden devletin vatandaşı olması ve iç başvuru yollarının
tüketilmiş olması.
1)
Bir devlet ancak kendi uyruğu
hakkında diplomatik himaye yoluna gidebilir. Tüzel kişiler bakımından ise genel
olarak tasfiye durumu dışında, ortakların değil, şirketin uyrukluğu dikkate
alınır. Uyrukluk bağı, hukuka aykırı fiil anında var olup, başvuru anında devam
etmelidir. Çifte uyrukluk durumunda ise, kişinin uyruğu bulunduğu diğer devlete
karşı diplomatik himaye yoluna gidilemez.
2)
Ayrıca genel bir örf ve adet normu
uyarınca diplomatik himaye yoluna gitmeden önce tüm iç başvuru yolları
tüketilmiş olmalıdır. İç başvuru yolları anlaşma ve yargı mercilerini kapsar. Bazı
durumlarda bu koşul aranmaz: bir kere, özel anlaşmalarla iç başvuru yollarına
gidilmesi koşulu dışlanabilir. Diğer taraftan, yerel yollar yoksa ya da olay
bakımından iç başvuruyu yollarına gitmenin sonuç vermeyeceği açıksa, bu koşul
aranmayacaktır.
thank you for artcl
YanıtlaSilUluslararası Kamu Hukuku Pratik Soruları ve Cevap
YanıtlaSil