Fatih
Sultan Mehmet Üniversitesi Hukuk Fakültesi
2015-2016 Öğretim Yılı I. Yarıyıl
Medeni
Usul Hukuku Final Sınavı Cevap Anahtarı
OLAY
A, B’ye 20,000 Lira ödünç
vermiştir. Sözleşmede belirlenen vadeye 3 ay kala, B’nin işlerinin iyice kötüye
gitmesi sebebiyle alacağını alamayacağı endişesini taşıyan A, vakit kaybetmeden
dava açmak istemiştir. Adalet meslek yüksekokulu mezunu
eski arkadaşı C’ye danışan A, arkadaşının bilgisine güvenerek noterden bir
vekaletname düzenleyerek arkadaşı C’ye dava vekaletnamesi vermiştir.
1 -
C’nin bu davayı A adına açması ve takip
etmesi mümkün müdür? Böyle bir durumda mahkeme ne gibi bir karar vermelidir?
Açıklayınız.
C
bu davayı A adına açıp takip edemez. Avukatlık Kanunu m. 35 gereği davada vekalet ehliyeti ancak avukatlara aittir.
Vekille takip edilen davalarda vekalet ehliyetinin bulunması taraflara ilişkin
dava şartlarındandır. Mahkeme dava şartlarını re’sen gözeterek dava şartı
eksikliği nedeniyle davayı (usul yönünden) reddetmelidir. Ancak, bu dava şartı
eksikliği tamamlanabilir bir dava şartı eksikliği olduğundan Mahkemece, bu
eksikliğin tamamlanması, yani A’nın davasını vekille devam ettirmek istiyorsa
bir avukata vekalet vermesi, davayı kendisini takip etmek istiyorsa davaya
kendisinin devam edebileceğini bildirmesi için kesin süre verilir. Eksiklik yine de tamamlanmazsa dava, dava şartı
eksikliğinden usul yönünden reddedilir.
2- Önceki
sorudan bağımsız olarak, davayı gören mahkeme alacağın vadesinin gelmediğini fark
ederse, ön inceleme aşamasında duruşma yapmadan ve tarafları dinlemeden bu
konuda bir karar verebilir mi? Neden? Açıklayınız. Kararın verileceği sırada
borcun vadesi gelmiş olsaydı soruya vereceğiniz cevap değişir miydi? Neden?
Ön
incelemede ağırlıklı olarak dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar
verilir. Bu aşamada, dava şartları ve ilk itirazlar hakkındaki karar dosya
üzerinden, yani duruşma yapılmadan da verilebilir (HMK m.138). Mahkeme bu konuda,
hukuki yarar yokluğu, yani dava şartı eksikliği nedeniyle duruşma yapmadan
karar verebilir. Zira vadesi gelmemiş, yani henüz muaccel olmamış (müeccel) bir alacağın dava
edilmesinde hukuki bir yarar yoktur. Dolayısıyla böyle bir karar ön inceleme
aşamasında duruşma yapmadan ve taraflar dinlenmeden verilebilir. Ancak mahkeme
gerekli görürse bu hususlar bakımından da ön inceleme duruşması açarak tarafların
dinlenmesine karar verebilir.
Karar
verileceği sırada vade gelmişse, cevap değiştirdi. Zira, hukuki yarar bir dava
şartıdır. Dava şartları davanın başından sonuna kadar mevcut olmalıdır. Ancak,
dava şartı eksikliği fark edilmemiş ve yargılama devam ederken dava şartı
sağlanmış olursa (somut olaydaki gibi vadeden önce açılan alacak davasında, yargılama
sırasında vade gelmiş olursa), dava başlangıçtaki dava şartı noksanlığından
dolayı (usulden) reddedilmez, yargılamaya devam edilerek uyuşmazlık esastan
karara bağlanır (HMK m. 115/f. 3).
3
3-
Ön inceleme duruşmasında dosyayı
inceleyen hakim aslında A’nın 15,000 lira alacağı olduğunu, B’nin ise haksız
olduğunu ve herhangi bir delili de olmadığını görmüş tarafları sulh olmaya
davet etmiştir. Hakimin böyle davranması doğru mudur? Taraflar hakimin davaya
bakmasını engelleyebilirler mi? Bu yolun adı nedir? Tartışınız.
4
Ön
inceleme duruşmasında yapılması gereken işlemler arasında tarafların sulhe ve
arabuluculuğa teşvik edilmesi de vardır. Hakimin tarafları sulhe teşvik etmesinden
bir fayda elde edilmek isteniyorsa bu fayda hakimin taraflara sadece “Sulh oluyor musunuz?” sorusunu
sormasıyla sağlanamaz. Bu sebeple, aslında, hakimin tarafları sulhe teşvik
zorunluluğu, hakimin görüşünü açıklaması sonucunu doğuracaktır, doğurması
gerekir. Hakimin kanunen gerekmediği halde görüşünü açıklamış, reyini belli
etmiş, ihsası reyde bulunmuş olması ise hakimin reddi sebebidir (HMK m. 36/ f.
1 (b)). Şu halde sulhe teşvik zorunluluğu çerçevesinde tarafları sulhe teşvik
eden hakimin kanunen gerekmediği halde görüşünü açıklayıp açıklamadığı
incelenmelidir. Bu husus tartışmalıdır. Kimi yazarlar bu durumun kanunen
zorunlu bir hal olduğunu, hakimin reddedilemeyeceğini savunmakta; kimi yazarlar
ise bu durumda hakimin kanunen gerekmediği halde görüşünü açıkladığını, hakimin
reddinin mümkün olduğunu kabul etmektedirler. Uygulamada ise hakim taraflara
sulh olup olmayacaklarını sormakla yetinmekte, sulhe teşvik faaliyetlerini bu
soruyla sınırlamaktadırlar.
4- Alacağın
vadesi gelmediği için dava reddedildikten sonra alacağın vadesi gelmiş, fakat B
borcunu yine de ödememiştir. Bu sebeple A, B’ye karşı tekrar dava açarak bu
borcun ödenmesini talep etmiştir. Davalı B’nin avukatı, taraflar arasında aynı
davanın daha önce görüldüğünü ve karara bağlandığını, huzurdaki davanın bu
sebeple reddedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı vekilinin bu itirazını
değerlendiriniz. Mahkeme böyle bir durumda nasıl bir karar vermelidir?
Açıklayınız.
Konusu,
tarafları ve sebebi (vakıaları) aynı olan bir davanın esastan incelenebilmesi
için, aynı dava hakkında daha önce verilmiş maddi anlamda kesin hüküm
bulunmaması gerekir. Bu bir dava şartıdır. Somut olayda vadeden önce açılan
dava, hukuki yarar – dava şartı noksanlığı- sebebiyle usul yönünden
reddedilmiştir. Usul yönünden ret kararı davanın esasına ilişkin değildir. Bu
sebeple davanın esası hakkında maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Davalı B’nin avukatının bu itirazı yerinde
değildir. Kesin hüküm söz konusu olmadığı için dava şartı sağlanmıştır. Mahkeme;
konusu, tarafları ve sebebi (vakıaları) aynı davayı, “maddi anlamda kesin hüküm bulunduğu” gerekçesiyle dava şartı
eksikliği nedeniyle (usul yönünden) reddedemez.
Diğer bütün dava şartları da sağlanmışsa davanın esasına geçilmesi
gerekir.
5
5-
Önceki sorudan bağımsız olarak ve
alacağın vadesinin gelmesinden sonra, A’nın arkadaşı C, 20,000 liralık
alacağının şimdilik 5,000 lirasını dava edebileceği, böylece daha az harç
ödeyeceği tavsiyesinde bulunmuştur. Sözleşmede 20,000 lira ödünç verildiği
açıkça belirtilmişken A’nın böyle bir davayı açması mümkün müdür? Neden? Bu
davanın türünü ve böyle bir dava açılmasının sonuçlarını açıklayınız.
Soruda
kısmi dava hakkında bilgi istenmektedir. HMK’nın bu konudaki mülga m.109/f. 2
düzenlemesinde, alacağın miktarı açıkça belli ve tartışmasızsa bu alacağın bir
kısmının dava edilemeyeceği, mutlaka tamamının dava edilmesi gerektiği
öngörülmüştü. Bu düzenleme 6644 sayılı Kanunla Nisan 2015’te iptal edilmiştir.
Buna göre alacak miktarı açıkça belli ve taraflar arasında tartışmasız olsa
dahi, bu alacağın sadece bir kısmının dava edilmesi artık mümkündür. Zira kimse
kendisi hakkındaki bir davayı açmayı zorlanamayacağı gibi alacağının tamamını
dava etmeye de zorlanamaz (HMK m. 24). Kısmi dava açılması halinde alacağın
kalan kısmından açıkça feragat edilmemişse fazlaya ilişkin haklar saklı kalır;
fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına gerek yoktur. Ancak, kısmi dava
açılması halinde zamanaşımı sadece dava edilen kısım bakımından kesilir. Dava
edilmeyen kısım bakımından zamanaşımı kesilmez, işlemeye başlamış zamanaşımı
işlemeye devam eder. Dolayısıyla alacağın dava edilmeyen kısmının zamanaşımına
uğraması tehlikesi vardır.
6
6-
Davacı A, dava dilekçesinde “20,000 lira alacağı olduğunun tespitine”
karar verilmesini isteyebilir miydi? Bu durumda açılacak dava mahkemeden
istenen hukuki korumanın niteliğine göre ne tür bir davadır? Mahkeme bu dava
karşısında nasıl bir karar vermelidir? Neden? Açıklayınız.
Bu
durumda A’nın açacağı dava, mahkemeden istenen hukuki korumanın niteliğine göre
bir tespit davası olacaktır. Tespit davası ile mahkemeden bir hukuki ilişkinin
tespiti istenir. Eda davalarından farklı olarak tespit davalarında hukuki yarar
önem arz eder. Eda davalarında hukuki yarar kural olarak vardır, ancak tespit
davalarında davacının dava açtığı anda o hukuki ilişkinin tespitine karar
verilmesini istemekte hukuki yararı olduğunu ispat etmesi gerekir. Oysa somut
olayda olduğu gibi 20,000 liralık alacağının tahsili için eda davası açabilecek
bir davacının bu alacağının varlığının tespiti için tespit davası açmasında
korunmaya değer bir hukuki yararı yoktur. Hukuki yarar bir dava şartıdır. Dava
şartları davanın her aşamasında re’sen incelenir. Buna göre mahkeme davayı
hukuki yarar (dava şartı) noksanlığı sebebiyle usul yönünden reddetmelidir.
7
7-
Davacı A, alacağının tamamını (20,000
Lirayı) dava etmiştir. Ancak dava dilekçesini imzalamamış ve dava dilekçesinde
herhangi bir delile dayanmamıştır. Bu durum karşısında mahkeme ve taraflar
nasıl davranmalıdır? Sonuçlarıyla birlikte açıklayınız.
Soruda
dava dilekçesinin içeriğinde eksiklik hakkında bilgi istenmektedir. Dava
dilekçesinde davacının (ve varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin) imzasının
bulunması dava dilekçesinin zorunlu unsurlarındandır. Ancak bu eksiklik halinde
dava dilekçesi hemen reddedilmez. Eksikliğin giderilmesi için davacıya 2
haftalık kesin süre verilir. Bu süre içinde davacı tarafından eksiklik
tamamlanırsa dava dilekçesi işleme konur; eksiklik giderilmezse, dava açılmamış
sayılır. Öte yandan, dava dilekçesinde herhangi bir delile dayanmayan davacı,
böyle yapmakla davayı kazanma ihtimalini azaltır. Bu sebeple delillerin
belirtilmesi Kanunumuzda dilekçede zorunlu olarak bulunması gereken unsurlardan
biri olarak kabul edilmemiştir (HMK m.119/f.2). Buna göre, herhangi bir delile dayanılmamış
olması halinde eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmez. Dava dilekçesi
o haliyle işleme konur.
8
8-
Davacı A, alacağının tamamını (20,000
Lirayı) dava etmiştir. Dava dilekçesini tebliğ alan B, cevap dilekçesini
yetiştirmekte zorlanmış ve 1 ay içinde mahkemeye giderek cevap süresinin 2
hafta uzatılmasını talep etmiştir. Mahkeme davalı B’nin talebini kabul
etmiştir. Mahkemenin kararı yerinde midir? Açıklayınız.
Yazılı
yargılama usulünde cevap süresi dava dilekçesinin tebliğ alınmasından itibaren
2 haftadır. Cevap dilekçesinin bu süre içinde verilmesinin çok zor veya imkânsız
olması halinde davalı yine bu süre içinde mahkemeye başvurarak sürenin bir
defaya mahsus olmak üzere ve en fazla 1 ay için uzatılmasını isteyebilir. Somut
olayda ise davalı süre uzatımı için mahkemeye
cevap süresi geçtikten sonra başvurmuştur. İki haftalık cevap süresi geçtikten
sonra artık cevap dilekçesi verilemeyeceği gibi, cevap süresinin uzatılması
talebinde de bulunulamaz. Mahkemenin kararı yerinde değildir.
9
9-
Önceki sorudan bağımsız olarak, davalı B
vekili, alacağın aslında zamanaşımına uğradığını, süresi içinde cevap
dilekçesini verdikten sonra fark etmiştir. Davalının zamanaşımını savunmasını
daha sonra ileri sürmesi mümkün müdür? Mümkünse nasıl ve hangi yolla veya hangi
yollarla? Açıklayınız. Davalı B’nin dava devam ederken borcunu ödediğini ileri
sürmesi halinde cevabınız değişir miydi? Neden? Açıklayınız.
Davalı
zamanaşımı def’ini ileri sürmeyi unutmuşsa, ikinci cevap dilekçesinde bu
savunmayı öne sürebilir. Ama, bunun için davacının cevaba cevap dilekçesi
vermesi ve davalının da cevaba cevap dilekçesini tebliğ aldığı tarihten
itibaren (herhangi bir süre uzatımı söz konusu değilse) 2 hafta içinde ikinci cevap dilekçesini
vermesi ve burada zamanaşımı def’ini ileri sürmesi gerekir. Bunun dışında, ön
inceleme duruşmasına karşı taraf (davacı) mazeretsiz olarak gelmezse, davalı B ön
inceleme duruşmasında savunmasını serbestçe değiştirip genişletebilir; yani
zamanaşımı def’ini ileri sürebilir. Bu haller dışında, karşı tarafın açık
muvafakati veya ıslah yoluyla da davalı savunmasını genişletebilir.
Ancak,
davalı B’nin dava devam ederken borcu ödediğini ileri sürmesi, yani sonradan
doğan savunma sebeplerinin ileri sürülmesi savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi
yasağı kapsamına girmez. Zaten, davalı B’nin bu vakıaları cevap ve ikinci cevap
dilekçelerini verirken ileri sürmesi imkânsızdır, çünkü bu vakıalar o tarihte
olmayan vakıalardır. Bu sebeple, davalı B bu vakıayı doğrudan ileri sürebilir,
karşı tarafın açık muvafakati veya ıslah yoluna başvurmaya gerek yoktur.
1
10-
Yapılan yargılama sonucunda davalı B’nin
savunmaları kabul edilmemiş ve davacı A’ya 20,000 Lira ödemeye mahkum edilmiştir.
Karara karşı Yargıtay’da temyiz yoluna gitmek isteyen davalı B, borcu ödediğini
gösteren bir makbuz bulmuş, borcu ödediğini hatırlamıştır. Dava aşamasında borcu
ödediği hususuna hiç değinmeyen ve bu yönde delil sunmayan davalı B, temyiz
aşamasında bu belgeyi ileri sürebilir mi? Neden? Bu konuya ilişkin doktrindeki
görüşleri ve Yargıtay’ın görüşünü açıklayınız.
Davalı
B’nin dava sırasında bulamadığı makbuzu ileri sürmesi savunmanın değiştirilmesi
ve genişletilmesi yasağı ile ilgilidir. Dava dosyasından anlaşılan itiraz
sebepleri (bir hakkın doğumuna engel olan veya onu sona erdiren vakıalar)
bakımından bu yasak uygulanmaz. Ancak dava dosyasından anlaşılmayan itiraz
sebepleri bakımından doktrin ve Yargıtay arasında görüş farklılığı vardır.
Doktrine göre, dava dilekçesinden anlaşılmayan itiraz sebeplerinin ileri
sürülmesi iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağıyla
karşılaşır. Böyle bir itirazı (vakıayı) ileri sürmek isteyen taraf bunu ancak
karşı tarafın açık muvafakati veya ıslah yoluyla yapabilir. Ancak Yargıtay’ın
benimsediği görüşe göre, dava dosyasından anlaşılmasa dahi itiraz sebeplerinin
tamamı iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına tabi
olmadan davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Dolayısıyla Yargıtay,
doktrinden farklı olarak davalının temyiz aşamasında ödeme belgesi (itiraz
vakıası) sunabileceği görüşündedir.
METİN SORULARI:
I.
Davanın açılmasının usul hukuku
bakımından sonuçlarını sadece başlıklar halinde (açıklama yapmadan) belirtiniz.
Davanın açılmasının
usul hukuku bakımından sonuçları şunlardır:
-
Hakimin
davaya bakma yükümlülüğü doğar
-
Dava
şartları davanın açıldığı tarihe göre belirlenir
-
Dava
derdest bir dava olur
-
Dava
davanın açıldığı tarihteki vakıalara göre karara bağlanır.
-
Davacı
karşı tarafın muvafakati olmaksızın davayı geri alamaz
-
Basit
yargılama usulünde iddianın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı başlar.
II.
Ön inceleme aşamasında yapılması gereken
işlemleri sadece başlıklar halinde (açıklama yapmadan) belirtiniz.
Ön inceleme
aşamasında:
-
Dava
şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verilir.
-
Tarafların
delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gerekli işlemleri yapar ve
bu bağlamda taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları
belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin
getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin
süre verir.
-
Tarafların
anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar belirlenir
-
Tarafların
üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konularda taraflar sulhe veya
arabuluculuğa teşvik edilir.
-
Ön
inceleme tutanağı düzenlenir.
-
Süreler
(hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süresi) hakkında karar verilir.
Medeni Usul Hukuku Test
YanıtlaSil