23 Kasım 2016 Çarşamba

Medeni Usul Hukuku Final Soruları ve Cevapları 2015

Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Hukuk Fakültesi 
2015-2016 Öğretim Yılı I. Yarıyıl
Medeni Usul Hukuku Final Sınavı Cevap Anahtarı
OLAY
A, B’ye 20,000 Lira ödünç vermiştir. Sözleşmede belirlenen vadeye 3 ay kala, B’nin işlerinin iyice kötüye gitmesi sebebiyle alacağını alamayacağı endişesini taşıyan A, vakit kaybetmeden dava açmak istemiştir. Adalet meslek yüksekokulu mezunu eski arkadaşı C’ye danışan A, arkadaşının bilgisine güvenerek noterden bir vekaletname düzenleyerek arkadaşı C’ye dava vekaletnamesi vermiştir.

       1 -    C’nin bu davayı A adına açması ve takip etmesi mümkün müdür? Böyle bir durumda mahkeme ne gibi bir karar vermelidir? Açıklayınız.

C bu davayı A adına açıp takip edemez. Avukatlık Kanunu m. 35 gereği davada vekalet ehliyeti ancak avukatlara aittir. Vekille takip edilen davalarda vekalet ehliyetinin bulunması taraflara ilişkin dava şartlarındandır. Mahkeme dava şartlarını re’sen gözeterek dava şartı eksikliği nedeniyle davayı (usul yönünden) reddetmelidir. Ancak, bu dava şartı eksikliği tamamlanabilir bir dava şartı eksikliği olduğundan Mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması, yani A’nın davasını vekille devam ettirmek istiyorsa bir avukata vekalet vermesi, davayı kendisini takip etmek istiyorsa davaya kendisinin devam edebileceğini bildirmesi için kesin süre verilir. Eksiklik yine de tamamlanmazsa dava, dava şartı eksikliğinden  usul yönünden reddedilir.
2-    Önceki sorudan bağımsız olarak, davayı gören mahkeme alacağın vadesinin gelmediğini fark ederse, ön inceleme aşamasında duruşma yapmadan ve tarafları dinlemeden bu konuda bir karar verebilir mi? Neden? Açıklayınız. Kararın verileceği sırada borcun vadesi gelmiş olsaydı soruya vereceğiniz cevap değişir miydi? Neden?
Ön incelemede ağırlıklı olarak dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verilir. Bu aşamada, dava şartları ve ilk itirazlar hakkındaki karar dosya üzerinden, yani duruşma yapılmadan da verilebilir (HMK m.138). Mahkeme bu konuda, hukuki yarar yokluğu, yani dava şartı eksikliği nedeniyle duruşma yapmadan karar verebilir. Zira vadesi gelmemiş, yani henüz  muaccel olmamış (müeccel) bir alacağın dava edilmesinde hukuki bir yarar yoktur. Dolayısıyla böyle bir karar ön inceleme aşamasında duruşma yapmadan ve taraflar dinlenmeden verilebilir. Ancak mahkeme gerekli görürse bu hususlar bakımından da ön inceleme duruşması açarak tarafların dinlenmesine karar verebilir.
Karar verileceği sırada vade gelmişse, cevap değiştirdi. Zira, hukuki yarar bir dava şartıdır. Dava şartları davanın başından sonuna kadar mevcut olmalıdır. Ancak, dava şartı eksikliği fark edilmemiş ve yargılama devam ederken dava şartı sağlanmış olursa (somut olaydaki gibi vadeden önce açılan alacak davasında, yargılama sırasında vade gelmiş olursa), dava başlangıçtaki dava şartı noksanlığından dolayı (usulden) reddedilmez, yargılamaya devam edilerek uyuşmazlık esastan karara bağlanır (HMK m. 115/f. 3).
3      
        3-    Ön inceleme duruşmasında dosyayı inceleyen hakim aslında A’nın 15,000 lira alacağı olduğunu, B’nin ise haksız olduğunu ve herhangi bir delili de olmadığını görmüş tarafları sulh olmaya davet etmiştir. Hakimin böyle davranması doğru mudur? Taraflar hakimin davaya bakmasını engelleyebilirler mi? Bu yolun adı nedir? Tartışınız.
4    
       Ön inceleme duruşmasında yapılması gereken işlemler arasında tarafların sulhe ve arabuluculuğa teşvik edilmesi de vardır. Hakimin tarafları sulhe teşvik etmesinden bir fayda elde edilmek isteniyorsa bu fayda hakimin taraflara sadece “Sulh oluyor musunuz?” sorusunu sormasıyla sağlanamaz. Bu sebeple, aslında, hakimin tarafları sulhe teşvik zorunluluğu, hakimin görüşünü açıklaması sonucunu doğuracaktır, doğurması gerekir. Hakimin kanunen gerekmediği halde görüşünü açıklamış, reyini belli etmiş, ihsası reyde bulunmuş olması ise hakimin reddi sebebidir (HMK m. 36/ f. 1 (b)). Şu halde sulhe teşvik zorunluluğu çerçevesinde tarafları sulhe teşvik eden hakimin kanunen gerekmediği halde görüşünü açıklayıp açıklamadığı incelenmelidir. Bu husus tartışmalıdır. Kimi yazarlar bu durumun kanunen zorunlu bir hal olduğunu, hakimin reddedilemeyeceğini savunmakta; kimi yazarlar ise bu durumda hakimin kanunen gerekmediği halde görüşünü açıkladığını, hakimin reddinin mümkün olduğunu kabul etmektedirler. Uygulamada ise hakim taraflara sulh olup olmayacaklarını sormakla yetinmekte, sulhe teşvik faaliyetlerini bu soruyla sınırlamaktadırlar.

        4-  Alacağın vadesi gelmediği için dava reddedildikten sonra alacağın vadesi gelmiş, fakat B borcunu yine de ödememiştir. Bu sebeple A, B’ye karşı tekrar dava açarak bu borcun ödenmesini talep etmiştir. Davalı B’nin avukatı, taraflar arasında aynı davanın daha önce görüldüğünü ve karara bağlandığını, huzurdaki davanın bu sebeple reddedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı vekilinin bu itirazını değerlendiriniz. Mahkeme böyle bir durumda nasıl bir karar vermelidir? Açıklayınız.
Konusu, tarafları ve sebebi (vakıaları) aynı olan bir davanın esastan incelenebilmesi için, aynı dava hakkında daha önce verilmiş maddi anlamda kesin hüküm bulunmaması gerekir. Bu bir dava şartıdır. Somut olayda vadeden önce açılan dava, hukuki yarar – dava şartı noksanlığı- sebebiyle usul yönünden reddedilmiştir. Usul yönünden ret kararı davanın esasına ilişkin değildir. Bu sebeple davanın esası hakkında maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.  Davalı B’nin avukatının bu itirazı yerinde değildir. Kesin hüküm söz konusu olmadığı için dava şartı sağlanmıştır. Mahkeme; konusu, tarafları ve sebebi (vakıaları) aynı davayı, “maddi anlamda kesin hüküm bulunduğu” gerekçesiyle dava şartı eksikliği nedeniyle (usul yönünden) reddedemez.  Diğer bütün dava şartları da sağlanmışsa davanın esasına geçilmesi gerekir.
5       
            5-    Önceki sorudan bağımsız olarak ve alacağın vadesinin gelmesinden sonra, A’nın arkadaşı C, 20,000 liralık alacağının şimdilik 5,000 lirasını dava edebileceği, böylece daha az harç ödeyeceği tavsiyesinde bulunmuştur. Sözleşmede 20,000 lira ödünç verildiği açıkça belirtilmişken A’nın böyle bir davayı açması mümkün müdür? Neden? Bu davanın türünü ve böyle bir dava açılmasının sonuçlarını açıklayınız.
Soruda kısmi dava hakkında bilgi istenmektedir. HMK’nın bu konudaki mülga m.109/f. 2 düzenlemesinde, alacağın miktarı açıkça belli ve tartışmasızsa bu alacağın bir kısmının dava edilemeyeceği, mutlaka tamamının dava edilmesi gerektiği öngörülmüştü. Bu düzenleme 6644 sayılı Kanunla Nisan 2015’te iptal edilmiştir. Buna göre alacak miktarı açıkça belli ve taraflar arasında tartışmasız olsa dahi, bu alacağın sadece bir kısmının dava edilmesi artık mümkündür. Zira kimse kendisi hakkındaki bir davayı açmayı zorlanamayacağı gibi alacağının tamamını dava etmeye de zorlanamaz (HMK m. 24). Kısmi dava açılması halinde alacağın kalan kısmından açıkça feragat edilmemişse fazlaya ilişkin haklar saklı kalır; fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına gerek yoktur. Ancak, kısmi dava açılması halinde zamanaşımı sadece dava edilen kısım bakımından kesilir. Dava edilmeyen kısım bakımından zamanaşımı kesilmez, işlemeye başlamış zamanaşımı işlemeye devam eder. Dolayısıyla alacağın dava edilmeyen kısmının zamanaşımına uğraması tehlikesi vardır.
6      
          6-    Davacı A, dava dilekçesinde “20,000 lira alacağı olduğunun tespitine” karar verilmesini isteyebilir miydi? Bu durumda açılacak dava mahkemeden istenen hukuki korumanın niteliğine göre ne tür bir davadır? Mahkeme bu dava karşısında nasıl bir karar vermelidir? Neden? Açıklayınız.

Bu durumda A’nın açacağı dava, mahkemeden istenen hukuki korumanın niteliğine göre bir tespit davası olacaktır. Tespit davası ile mahkemeden bir hukuki ilişkinin tespiti istenir. Eda davalarından farklı olarak tespit davalarında hukuki yarar önem arz eder. Eda davalarında hukuki yarar kural olarak vardır, ancak tespit davalarında davacının dava açtığı anda o hukuki ilişkinin tespitine karar verilmesini istemekte hukuki yararı olduğunu ispat etmesi gerekir. Oysa somut olayda olduğu gibi 20,000 liralık alacağının tahsili için eda davası açabilecek bir davacının bu alacağının varlığının tespiti için tespit davası açmasında korunmaya değer bir hukuki yararı yoktur. Hukuki yarar bir dava şartıdır. Dava şartları davanın her aşamasında re’sen incelenir. Buna göre mahkeme davayı hukuki yarar (dava şartı) noksanlığı sebebiyle usul yönünden reddetmelidir.
7    
          7-    Davacı A, alacağının tamamını (20,000 Lirayı) dava etmiştir. Ancak dava dilekçesini imzalamamış ve dava dilekçesinde herhangi bir delile dayanmamıştır. Bu durum karşısında mahkeme ve taraflar nasıl davranmalıdır? Sonuçlarıyla birlikte açıklayınız.

Soruda dava dilekçesinin içeriğinde eksiklik hakkında bilgi istenmektedir. Dava dilekçesinde davacının (ve varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin) imzasının bulunması dava dilekçesinin zorunlu unsurlarındandır. Ancak bu eksiklik halinde dava dilekçesi hemen reddedilmez. Eksikliğin giderilmesi için davacıya 2 haftalık kesin süre verilir. Bu süre içinde davacı tarafından eksiklik tamamlanırsa dava dilekçesi işleme konur; eksiklik giderilmezse, dava açılmamış sayılır. Öte yandan, dava dilekçesinde herhangi bir delile dayanmayan davacı, böyle yapmakla davayı kazanma ihtimalini azaltır. Bu sebeple delillerin belirtilmesi Kanunumuzda dilekçede zorunlu olarak bulunması gereken unsurlardan biri olarak kabul edilmemiştir (HMK m.119/f.2). Buna göre, herhangi bir delile dayanılmamış olması halinde eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmez. Dava dilekçesi o haliyle işleme konur.
8
           8-    Davacı A, alacağının tamamını (20,000 Lirayı) dava etmiştir. Dava dilekçesini tebliğ alan B, cevap dilekçesini yetiştirmekte zorlanmış ve 1 ay içinde mahkemeye giderek cevap süresinin 2 hafta uzatılmasını talep etmiştir. Mahkeme davalı B’nin talebini kabul etmiştir. Mahkemenin kararı yerinde midir? Açıklayınız.

Yazılı yargılama usulünde cevap süresi dava dilekçesinin tebliğ alınmasından itibaren 2 haftadır. Cevap dilekçesinin bu süre içinde verilmesinin çok zor veya imkânsız olması halinde davalı yine bu süre içinde mahkemeye başvurarak sürenin bir defaya mahsus olmak üzere ve en fazla 1 ay için uzatılmasını isteyebilir. Somut olayda ise  davalı süre uzatımı için mahkemeye cevap süresi geçtikten sonra başvurmuştur. İki haftalık cevap süresi geçtikten sonra artık cevap dilekçesi verilemeyeceği gibi, cevap süresinin uzatılması talebinde de bulunulamaz. Mahkemenin kararı yerinde değildir.
9     
        9-    Önceki sorudan bağımsız olarak, davalı B vekili, alacağın aslında zamanaşımına uğradığını, süresi içinde cevap dilekçesini verdikten sonra fark etmiştir. Davalının zamanaşımını savunmasını daha sonra ileri sürmesi mümkün müdür? Mümkünse nasıl ve hangi yolla veya hangi yollarla? Açıklayınız. Davalı B’nin dava devam ederken borcunu ödediğini ileri sürmesi halinde cevabınız değişir miydi? Neden? Açıklayınız.

Davalı zamanaşımı def’ini ileri sürmeyi unutmuşsa, ikinci cevap dilekçesinde bu savunmayı öne sürebilir. Ama, bunun için davacının cevaba cevap dilekçesi vermesi ve davalının da cevaba cevap dilekçesini tebliğ aldığı tarihten itibaren (herhangi bir süre uzatımı söz konusu değilse)  2 hafta içinde ikinci cevap dilekçesini vermesi ve burada zamanaşımı def’ini ileri sürmesi gerekir. Bunun dışında, ön inceleme duruşmasına karşı taraf (davacı) mazeretsiz olarak gelmezse, davalı B ön inceleme duruşmasında savunmasını serbestçe değiştirip genişletebilir; yani zamanaşımı def’ini ileri sürebilir. Bu haller dışında, karşı tarafın açık muvafakati veya ıslah yoluyla da davalı savunmasını genişletebilir.
Ancak, davalı B’nin dava devam ederken borcu ödediğini ileri sürmesi, yani sonradan doğan savunma sebeplerinin ileri sürülmesi savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı kapsamına girmez. Zaten, davalı B’nin bu vakıaları cevap ve ikinci cevap dilekçelerini verirken ileri sürmesi imkânsızdır, çünkü bu vakıalar o tarihte olmayan vakıalardır. Bu sebeple, davalı B bu vakıayı doğrudan ileri sürebilir, karşı tarafın açık muvafakati veya ıslah yoluna başvurmaya gerek yoktur.
1
     10- Yapılan yargılama sonucunda davalı B’nin savunmaları kabul edilmemiş ve davacı A’ya 20,000 Lira ödemeye mahkum edilmiştir. Karara karşı Yargıtay’da temyiz yoluna gitmek isteyen davalı B, borcu ödediğini gösteren bir makbuz bulmuş, borcu ödediğini hatırlamıştır. Dava aşamasında borcu ödediği hususuna hiç değinmeyen ve bu yönde delil sunmayan davalı B, temyiz aşamasında bu belgeyi ileri sürebilir mi? Neden? Bu konuya ilişkin doktrindeki görüşleri ve Yargıtay’ın görüşünü açıklayınız.

Davalı B’nin dava sırasında bulamadığı makbuzu ileri sürmesi savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı ile ilgilidir. Dava dosyasından anlaşılan itiraz sebepleri (bir hakkın doğumuna engel olan veya onu sona erdiren vakıalar) bakımından bu yasak uygulanmaz. Ancak dava dosyasından anlaşılmayan itiraz sebepleri bakımından doktrin ve Yargıtay arasında görüş farklılığı vardır. Doktrine göre, dava dilekçesinden anlaşılmayan itiraz sebeplerinin ileri sürülmesi iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağıyla karşılaşır. Böyle bir itirazı (vakıayı) ileri sürmek isteyen taraf bunu ancak karşı tarafın açık muvafakati veya ıslah yoluyla yapabilir. Ancak Yargıtay’ın benimsediği görüşe göre, dava dosyasından anlaşılmasa dahi itiraz sebeplerinin tamamı iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına tabi olmadan davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Dolayısıyla Yargıtay, doktrinden farklı olarak davalının temyiz aşamasında ödeme belgesi (itiraz vakıası) sunabileceği görüşündedir.

METİN SORULARI:
I.              Davanın açılmasının usul hukuku bakımından sonuçlarını sadece başlıklar halinde (açıklama yapmadan) belirtiniz.
Davanın açılmasının usul hukuku bakımından sonuçları şunlardır:
-       Hakimin davaya bakma yükümlülüğü doğar
-       Dava şartları davanın açıldığı tarihe göre belirlenir
-       Dava derdest bir dava olur
-       Dava davanın açıldığı tarihteki vakıalara göre karara bağlanır.
-       Davacı karşı tarafın muvafakati olmaksızın davayı geri alamaz
-       Basit yargılama usulünde iddianın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı başlar.
II.            Ön inceleme aşamasında yapılması gereken işlemleri sadece başlıklar halinde (açıklama yapmadan) belirtiniz.
Ön inceleme aşamasında:
-          Dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verilir.
-          Tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gerekli işlemleri yapar ve bu bağlamda taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verir.
-          Tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar  belirlenir
-          Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konularda taraflar sulhe veya arabuluculuğa teşvik edilir.
-          Ön inceleme tutanağı düzenlenir.

-          Süreler (hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süresi) hakkında karar verilir.

1 yorum: